23 Ocak 2017 Pazartesi

KAFASI KARIŞIK RÖPORTAJLAR: KADİR AYDEMİR




Geçen yıl blogumda röportaj yapmaya karar vermiştim. Hikayelerini çok sevdiğim ve paylaşmak istediğim sevgili arkadaşlarımı konuk aldım bloguma. İlk olarak Türkiye'nin en gurur veren bilim kadınlarından biri olan ve koruyucalara savaş açan sevgili arkadaşım Elif Güngör Reis'le  bir röportaj yapıp ardından da Londra'da bir Türk basın kuruluşunun temellerini atan sevgili Semih Özyiğit'le  bir röportaj yapmıştım. Bugünse benim de yaklaşık 2 yıl önce tanıdığım ve vatandaşı olmak istediğim Yitik Ülke Yayınevi'nin kurucusu sevgili Kadir Aydemir konuğum. Aranızda hala tanışmamış olanlar varsa Yitik Ülke sosyal sorumluluk anlamında benim kalbimi çalan ve bu güzelliklerinin bolca paylaşılması gerektiğini düşündüğüm şahane bir yayınevi. Sevgili Kadir'e bloguma konuk olduğu için ve de bu kadar harika bir yayınevini var ettiği için sonsuz teşekkürler! 



1.) Kadir Aydemir kimdir?


1977'de İstanbul'da doğdum. Kendimi bildim bileli okuyorum, kitapları ve edebiyatı severim. Şaşaalı bir hayat hikâyem yok. Her şey bana hediye edilen ilk kitaplarımla başladı. Kütüphanelere, kitap kulüplerine gitmek ve daktilo hayranlığıyla devam etti yolculuğum. Sonra şiir dergileri ve fanzinler hazırladım. Teknolojiye meraklıyımdır, kitapları karıştırarak kendi kendime web tasarımını öğrendim, 90'ların sonunda çeşitli şiir-edebiyat siteleri kurdum. Yitik Ülke adında bir blog açmıştım, zamanla bir e-dergiye ve oradan da yayınevine dönüştü bu site. Kurduğum bir hayal kaderim oldu diyelim, yolculuk devam ediyor. Kişisel sitem şu adreste: www.kadiraydemir.com

2) Yitik Ülke'nin çok ilginç bir hikayesi var. Yayınevine evrilmeden önceki halinden biraz bahseder misin bize?


Bazen yanında sadece kitaplar kalır. Herkes gider. Yitik Ülke kurduğum bir düşten ötesi değil. Her düş gibi yarısı hayata, yarısı bilinmeyen, ulaşılamayan, uzak şeylere ait. Yayınevine dönüştürmeden önce bir şiir bloguydu, sonra bir e-dergi oldu Yitik Ülke. 90'ların ortasında şiirler okuyup şiir yazmaya çabalardım -ne güzel zamanlarmış... Okuduğum tüm kitaplardan şiirler dizip siteye yüklerdim. Bu böyle devam etti yıllarca. Büyük bir arşiv oluştu böylece. Yitik Ülke zamanla gelişti ve bir internet sitesinden yayınevine dönüşen ilk yer oldu diyebilirim. Şiirle, öyküyle, romanla ilerleyen özel bir yapıydı hayalim. Hayalsiz yaşanır mı hiç? Kurduğumuz düşlere tutunarak bugüne geldik işte. Yola devam ediyoruz.


3) Şiirle yola çıktığını biliyoruz peki Yitik Ülke Yayınevi ne tür kitaplar basar? Yayınlayacağın kitapları nasıl seçiyorsun?


Yitik Ülke Yayınları bir edebiyat yayınevi. Şiir, öykü, roman, anı-anlatı, deneme ve hobi türlerinde yayın yapıyoruz. Sevdiğim, beğendiğim, inandığım her şeye yer vermeye çabalıyorum. Yayımlayacağımız kitaplar özenle okunuyor, yayın kurulumuza sunuluyor, seçiliyor. İyi edebiyattan yanayız. Güçlü ve farklı bir kitaplık oluşturmaya çabalıyoruz.


4) Şimdi klasikleri de basmaya karar vermişsiniz ki harika kitaplar geliyor. Bunlardan biraz bahseder misin?


Dünya Klasikleri Dizisi uzun zamandır aklımdaydı, bu en büyük hayallerimden biriydi. “Küçük Prens”le başlıyoruz. Güzel, nitelikli, farklı bir dizi yapacağım. Sadece sevdiğim kitapları basacağım. Kafka, Voltaire, Jack London var sırada.

5) Günümüz okurunu nasıl buluyorsun? En çok satan kitaplar arasında zaman zaman okuması rahat ve okuyucuya pek de bir şey katmadığı düşünülen kitaplar yer alıyor. Bu konudaki fikirlerini merak ettim.


Bugünün okuru diye bir şeye inanmıyorum. Okur değişkendir. Tek tip bir okur yok ve olmamalı da. Her dönemin bir ruhu var, fakat aslolan her zaman iyi edebiyattır. Her şey geçer ve unutulur. Bir kitabın çok satması ona bir nitelik katmaz. Satış eşittir pazarlama. Oysa edebiyat tüm zamanlara direnen dayanıklı bir şeydir. İyi okur ne okuyacağını bilir.


6) Senin kitaplarından bahsetmek istiyorum biraz. Öykü de yazıyorsun şiir de. Sonsuz Unutuş'u okumuş ve çok beğenmiştim. Yeni kitabın da çıktı. Biraz bahseder misin bize kitaplarından?


Dört şiir, üç de öykü kitabı yazdım. Derleme kitaplarım da var. Kendimce, kendim için, geleceğe mektuplar yazıyorum. Öylesine yazıyorum, gölgem dahil kimseyle bir yarış ya da kavga içinde değilim. Yazıyı arıyorum. Uzun zamandır bir şey üretemedim, akışa inanırım, bu yüzden içim rahat. İçimden ne gelirse onu yazıyorum ya da -bazen- yırtıp atıyorum. Kitaplarım artık benden bağımsız canlılar, kendi kaderlerini yaşıyorlar. Onların bir ruhunun olduğuna inandım her zaman. Yolları açık olsun.





7) Yazarken sana ilham veren özellikli şeyler var mı?


Evet, doğa ve bütün doğa olayları. Hayvanlar, gölgeler, insan hikâyeleri... Yaşlı bir balıkçıyla konuşmak ya da bir köy kahvesinde oturup emeklileri dinlemek, bir otogarda tanımadığın birine çay ısmarlamak… Öyküler, şiirler sokakta, hayatın derinliğinde gizli bana göre.

8) Yeni yazarlara tavsiyen nelerdir? Yitik Ülke yeni yazarlara açık bir yayınevi mi?


Çok okumak, az yazmak gerek. Yazamayacak kadar çok okumak belki de. Yazar, en iyi okurlardan biri olmalı. Yitik Ülke, evet, her zaman açık bir yayınevi oldu. İmkânlar ve yayın planı dahilinde birçok projede genç yazarlara yer verdik, veriyoruz. Sayfalarımız ve projelerimiz katılımcıdır. Şimdi “Çevrimdışı İstanbul” adlı üç aylık bir edebiyat dergisi hazırlıyoruz arkadaşlarla. Herkese öneririm.



9) Veee benim seninle tanışma sebebim olan duyarlılığından bahsetmek istiyorum. İhtiyacı olan okullara, öğrencilere kitaplar gönderiyorsun. .Bunun için çok teşekkürler sana. Kitaplarla ilgili çok güzel bir cümlen var "kitap paylaşıldıkça anlamını bulan bir şey" bu çok anlamlı bir cümleydi. Paylaşımcılık konusunda gördüğüm en cömert yayınevi Yitik Ülke. Bundan bahseder misin biraz?


Aslında, hayat böyle bir şey değil mi? Hem üretmeyi hem de paylaşmayı bilmeli. Yoksul köy okullarına kitap yardımı yapıyoruz dönem dönem, elden geldiğince. Yitik Ülke Yayınları büyüdükçe, kitaplarımız kitapçılardan edinilip okundukça bu projeyi daha da geliştireceğiz. Bir farkındalık yaratmak istiyoruz, işin özü bu.



10) Bir de tohumlar var. Fuarlarda okuyucularına tohum hediye ediyorsun. Bu ne güzel bir fikir. Nasıl ortaya çıktı bu?


Doğaya ve evrene olan diyetimizi ödüyoruz diyelim. Her kitap fuarında yüzlerce okurumuza ağaç ve sebze tohumları hediye ediyoruz yıllardır. Fikir, “Siyah Sardunyalar” ve “Kesin ki Seni Seviyorum” adlı kitaplarımızın yazarı Nilgün Şimşek'ten çıktı. Sağ olsun, çok iyi bir noktaya dokundu ve ben de bu projeyi benimseyip geliştirdim. Artık bir Yitik Ülke geleneği ağaç tohumu dağıtmak.


11) Sosyal medyada Yitik Ülke'yi takip ediyorum ve okuyucularınla arkadaş gibi olduğunu görüyorum. Kolay kurulabilecek bir bağ değil bu. Bunu nasıl sağladın?


Tek bir tarifi yok bunun: Bir dil yakalamak, samimi olmak, hayatın içinde bir arada olmak, dertleşmek, küçük hediyeler almak ve vermek, iletişim kurabilmek, sevgi... en başta sevgi... ipuçları bunlar sanırım. Kelimelerin gücüne her zaman inanmalı. Yaptığınız işi sevmelisiniz ayrıca.


12) Bana konuk olduğun için çok teşekkür ederim. Eklemek istediğin bir şeyler var mı?

Ben teşekkür ederim, keyifli bir sohbetti. Dünyayı kitaplar güzelleştirecek ve değiştirecek. Buna inanalım. Yitik Ülke Yayınları tüm kitapları ve sosyal projeleriyle okuma kültürünü yaymak ve yaşatmak için çabalıyor, çabalayacak. Sevgiler.